Olay
1999 yazında gerçekleşmişti. Ben bu tarihte Erdek’te bir otelin barında
çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum.
Yine böyle gece geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi;öğlen
saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin
karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle
karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza
benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi:
-”falına bakmamı ister misin?”
Ben
bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam
ederken.Sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu
tekrarladı:
-”falına bakmamı ister misin?”
Bunun üzerine
dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı
kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş
yaptım ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı.
Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona
herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi:
-”falına bakmamı ister misin?”
Ben
de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak
hızlı bir şekilde “hayır” diyerek arkamı döndüm .Bunun üzerine
yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına “benim falıma bak” dediğini
duydum. “Duydum” diyorum çünkü o 3-5 saniye arası sanki yaşanmamış gibi
geliyordu. Arkadaşım kolumu tutarak benim de baktırmamı parasını
kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari sanki bunu yapınca
rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. İşte tam bu
sırada falcı kadın arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve
benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan”(cennetin bekçisi) gibi tepemde
dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini istediğinin para mı
olduğunu sordum. Falcı kadın aynen şunları söyledi:
-falına bakıcam!
Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına;
“-niye”dedim.
Kadın buz gibi donuk sesiyle
“-çünkü az önce istediğini söyledin” dedi.
Az
önce kaynağını bilmediğim o -irkilme sebebim- gibi görünen kadın bana
bir anda çekici gelmeye başladı. Ve aklımdan ““neden olmasın ki ne
kaybedersin ki zaten”” denen o en tehlikeli düşünce geçti ve falcı
kadına “TAMAM” dedim.
Kadın hiç duraksamadan yanıma oturdu ve
kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de
biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geliyordu ki
falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü.
“Sakın ha yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma.”
İşte
o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum ama
mümkün değildi. Ayaklarım sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben bu korkuyla
karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın parmaklarımın arasına
bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Ve
sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler
mırıldanmaya başladı. Bi an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık
vermeden şunları söyledi:
“Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir
topluluğun içine sokak, 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı
kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var ama yarın bunların hepsi sona
erecek. Annen çok uzaklardan bir haber alacak. Ve en son söylediği söz
ise şuydu 2 abinden büyük olanı küçük olanından daha uzak bir yere
gidip sizden ayrılacak.
Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta
olan olaylardan bahsedeyim.2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım
geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım.
Bundan bir gün sonra kuzenim intahar ettiği haberini aldık ve aynı gün
dayım kalp krizinden öldü. Ortanca abim aniden askere gitmeye karar
verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben bu
olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek’e
gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. ancak tüm
aramalarım boşa çıkmıştı ki. Son bir kez uğradığım benzin
istasyonundakilere sorarken birisi bana o kadını tanıdığını ancak o
kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini
tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama
olayı anlattım .Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da kadının
yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif
edebileceğini söyledi. Ben tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittim
yer bir ev değil harabeydi. Yanmış yıkık dökük içinde şarap içenlerin
olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben evin içine girdim biraz dolaştım içerde
şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse
görmediğini söyledi ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada
az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne
sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden
biliyorsun.
ÇÜNKÜ O GÜNDEN SONRA SAĞ ELİMDEKİ KOKU HİÇ ÇIKMADI……
1999 yazında gerçekleşmişti. Ben bu tarihte Erdek’te bir otelin barında
çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum.
Yine böyle gece geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi;öğlen
saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin
karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle
karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza
benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi:
-”falına bakmamı ister misin?”
Ben
bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam
ederken.Sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu
tekrarladı:
-”falına bakmamı ister misin?”
Bunun üzerine
dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı
kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş
yaptım ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı.
Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona
herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi:
-”falına bakmamı ister misin?”
Ben
de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak
hızlı bir şekilde “hayır” diyerek arkamı döndüm .Bunun üzerine
yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına “benim falıma bak” dediğini
duydum. “Duydum” diyorum çünkü o 3-5 saniye arası sanki yaşanmamış gibi
geliyordu. Arkadaşım kolumu tutarak benim de baktırmamı parasını
kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari sanki bunu yapınca
rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. İşte tam bu
sırada falcı kadın arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve
benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan”(cennetin bekçisi) gibi tepemde
dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini istediğinin para mı
olduğunu sordum. Falcı kadın aynen şunları söyledi:
-falına bakıcam!
Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına;
“-niye”dedim.
Kadın buz gibi donuk sesiyle
“-çünkü az önce istediğini söyledin” dedi.
Az
önce kaynağını bilmediğim o -irkilme sebebim- gibi görünen kadın bana
bir anda çekici gelmeye başladı. Ve aklımdan ““neden olmasın ki ne
kaybedersin ki zaten”” denen o en tehlikeli düşünce geçti ve falcı
kadına “TAMAM” dedim.
Kadın hiç duraksamadan yanıma oturdu ve
kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de
biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geliyordu ki
falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü.
“Sakın ha yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma.”
İşte
o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum ama
mümkün değildi. Ayaklarım sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben bu korkuyla
karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın parmaklarımın arasına
bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Ve
sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler
mırıldanmaya başladı. Bi an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık
vermeden şunları söyledi:
“Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir
topluluğun içine sokak, 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı
kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var ama yarın bunların hepsi sona
erecek. Annen çok uzaklardan bir haber alacak. Ve en son söylediği söz
ise şuydu 2 abinden büyük olanı küçük olanından daha uzak bir yere
gidip sizden ayrılacak.
Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta
olan olaylardan bahsedeyim.2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım
geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım.
Bundan bir gün sonra kuzenim intahar ettiği haberini aldık ve aynı gün
dayım kalp krizinden öldü. Ortanca abim aniden askere gitmeye karar
verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben bu
olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek’e
gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. ancak tüm
aramalarım boşa çıkmıştı ki. Son bir kez uğradığım benzin
istasyonundakilere sorarken birisi bana o kadını tanıdığını ancak o
kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini
tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama
olayı anlattım .Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da kadının
yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif
edebileceğini söyledi. Ben tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittim
yer bir ev değil harabeydi. Yanmış yıkık dökük içinde şarap içenlerin
olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben evin içine girdim biraz dolaştım içerde
şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse
görmediğini söyledi ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada
az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne
sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden
biliyorsun.
ÇÜNKÜ O GÜNDEN SONRA SAĞ ELİMDEKİ KOKU HİÇ ÇIKMADI……