Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı (19. yy ~)
Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı,
yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin
duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân
edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin
dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde
değerlendirilebilir.
19. yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman,
hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye
girdi. Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu
değişti. Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri,
batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile
tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi. Sosyal,
ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da
yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti.
Batı etkisinde gelişen Türk Edebiyatı'nın belli başlı dönemlerini inceleyecek olursak...
1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı
Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar.
Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi
olarak 1860 gösterilebilir. Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya
başlayış tarihidir.
Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış;
önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde
eserler verilmiştir.
Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir
edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların
hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile
örnekler yazmışlardır. Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda
tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir.
Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır.
Gazete
Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî
bir gazete idi. Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill
tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı.
İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir.
Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar. Bunların
dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871),
Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar.
Hikâye ve Roman
Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşilaşir. Yusuf Kâmil Paşa
Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder. İlk yerli
roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-i Talât ve Fitnat (1872)’ıdır. İlk
hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir.
Tiyatro
İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adli, iki perdelik, komedi
türündeki eseridir. Eserde görücü usulü ile yapilan evliliklere
gönderme yapılır.
Şiir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür. Şekil olarak divan
şiirine bagli kalinmiş, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmiş hem
de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir. Aruz ölçüsünün yaninda
az da olsa hece kullanılmıştır.
Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanilarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramlari işlenmiştir.
Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi-
edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba
ayrılır:
a. Birinci Dönem (1860-1876 arası)
1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem
temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi,
Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dir.
Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir.
Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamiştir. Hece vezni ve
halk edebiyati da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatina
tümden karşi çikilmiş ve agir bir dille eleştirilmiştir. Fransiz
edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmiştir.
Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmiştir.
Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve
cariyelik, romanlarda sikça işlenmiştir. Romanlar teknik bakimdan
oldukça zayiftir. Yer yer olaylarin akişi kesilerek okuyucuya bilgiler
verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapilmiş, tesadüflere sikça yer
verilmiştir.
Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.
Dönemin Edebiyatçıları
Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta
Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı.
İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair
Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La
Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri
vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade;
şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit
Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan
şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar
olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle
edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.
Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri),
Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i
Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)
Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı
edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde
eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler
yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.
Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve
Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk
şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş,
Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden
yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu
bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam
ettirmektedir.
Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı
Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar),
Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri
vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için
yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları.
Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve
heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok
nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan
şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını
işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu
konuları içerir.
Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış,
gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını
eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı
yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur. Şinasi’nin kurduğu
Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı.
Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet
gazetesini çıkardı. İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini
çıkardı. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir
eğlence olarak görmüştür.
Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i
Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını
eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan
Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun
en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara
Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat,
iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil,
okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.
En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi
alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman
olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından
çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih... Dili sadedir,
çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın
akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.
Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler...
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet
Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır.
Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli
eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri
Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri.
Robenson Cruose: çeviri roman
Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en
önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir.
Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri
sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil
alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü
Çağataycadan çevirmiştir.
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.
b. İkinci Dönem (1876-1896 arası)
1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve
Nabizade Nazım'dır. İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları
birincilerden farklıdır. İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla
eserler verilmiştir. Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı
davranmasıdır.
Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya
konmuştur. Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum
meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir. Birinci dönem
sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem
sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir. Bu yüzden dilleri
daha ağırdır. Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin
etkisi vardır.
Dönemin Edebiyatçıları
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914): Şiir, roman, hikâye, tiyatro,
eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir. Şiirlerinde
hüznü ve elemi işlemiştir. Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü
duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları
arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları
arasındadır. Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında
etkili olmuştur. Edebiyatta yenileşmeden yanadır. Muallim Naci ile
aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur.
Eserleri
Nağme-i Seher: Şiir
Yadigâr-ı Şebab: Şiir
Pejmürde: Şiir
Zemzeme: Şiir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî
eleştirileri vardır. (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşilik
vermiştir.)
Muhsin Bey: Hikâye
Şemsa: Hikâye
Araba Sevdasi: Roman. Realizmin etkisiyle yazilmiştir ve bati hayranligi yolunda düşülen garip durumlari eleştirir.
Çok Bilen Çik Yanilir: Komedi
Afife Anjelik: Tiyatro
Vuslat: Tiyatro
Atala: Tiyatro
Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir.
Samipaşazade Sezai (1860-1936)
Batili tarzda hikâyeleri ve bir romani vardir.
Sergüzeşt adli romani realizme dogru atilmiş bir adimdir.
Küçük Şeyler adli hikâye kitabi Fransiz realistlerinin sanat anlayişlarina uygundur.
Rumuzul-edeb, bazi makale, hikâye ve sohbetlerini içerir.
Romantik özellikler taşiyan şiirler de yazmiştir.
Şiir isimli bir de piyesi vardir.
“İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve
hatıraları vardır.
Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937): Edebiyatta batılılaşmanın asıl
ihtilâlcisidir. Şair-i Azam olarak bilinir. Kurallara uymayan, batı
şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini
bitiren o olmuştur. Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek
öğrenmiştir. Sanatında romantik etkiler vardır. Zengin bir lirizm
bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir.
Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli
özellikleridir. Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir
yer tutar. Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği
konulardır.
Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam...
Yirmiye yakın tiyatrosu vardır. Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri
yazmıştır. Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler,
periler de rol alır. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları
işlemiştir. Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür. Hepsi de
dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur.
İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber, Nesteren,
Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir.
Nabizade Nazım (1862-1893): Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve
natüralizmin temsilcisidir. Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu
ilk hikâyedir. Köy romanı olarak bilinir. Köy hayatı tam bir realizmle
yansıtılmıştır. Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir. Eserde tasvir ve
tahliller geniş yer tutar.
Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa
Muallim Naci (1850-1893)
Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir. Eski-yeni konusunda Recaizade
ile aralarında tartışmalar olmuştur. Naci göze hitap eden kafiyeyi
savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur. Tartışma
konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup
olmadıklarıdır. Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı
şiirler yazmıştır.
Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle
Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye
Sözlüğü: Lûgat-ı Naci
Ara Nesil (1880-1896)
Tanzimat edebiyatının ikinci kısmı ile Servet-i Fünun arasında kalan
dönem. Bu nesil Servet-i Fünun’un hazırlayıcısıdır. En çok Recaizade
Mahmut Ekrem’in ve Muallim Naci’nin etkisinde kalmışlardır. Bu dönemde
eski-yeni tartışmaları yaşandı (Ekrem-Naci). Natüralizm bu dönemde
edebiyatımıza girdi ve tartışıldı (Natüralizmi Beşir Fuat savundu).
Serbest müstezat ve sone kullanıldı. Cümlelerin bir tek dizede bitmesi
anlayışı terk edildi. Yeni terkipler ve kelimeler bulundu. Kafiyesiz
şiirler de yazıldı. Kulak için kafiye denendi.
Dönemin Sanatçıları
Abdülhalim Memduh, Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, Andelib Mehmet
Faik Esad, Beşir Fuad, Fatma Aliye, Fazlı Necib, İsmail Safa, İsmet
Bey, Mehmed Celâl, Menemenlizade Mehmed Tahir, Nabizade Nazım.
Bu dönemde elliye yakın çıkan mecmuadan birkaçı:
Bahçe, Şark, Hazine-i Evrak, Mecmua-i Âşâr-ı Edebiye, Mecmua-i
Ebuzziya, Hafta, Âfak, Güneş, Berk, Gayret, Risale-i Hafi, Nokta,
Servet-i Fünun (1928’den sonra Uyanış adıyla), Mekteb, Hazine-i Fünun
Malûmat, Resimli Gazete...
Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı,
yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin
duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân
edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin
dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde
değerlendirilebilir.
19. yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman,
hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye
girdi. Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu
değişti. Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri,
batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile
tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi. Sosyal,
ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da
yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti.
Batı etkisinde gelişen Türk Edebiyatı'nın belli başlı dönemlerini inceleyecek olursak...
1. Tanzimat Devri Türk Edebiyatı
Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar.
Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi
olarak 1860 gösterilebilir. Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya
başlayış tarihidir.
Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış;
önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde
eserler verilmiştir.
Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir
edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların
hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile
örnekler yazmışlardır. Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda
tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir.
Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır.
Gazete
Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî
bir gazete idi. Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill
tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı.
İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir.
Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar. Bunların
dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871),
Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar.
Hikâye ve Roman
Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşilaşir. Yusuf Kâmil Paşa
Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder. İlk yerli
roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-i Talât ve Fitnat (1872)’ıdır. İlk
hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir.
Tiyatro
İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adli, iki perdelik, komedi
türündeki eseridir. Eserde görücü usulü ile yapilan evliliklere
gönderme yapılır.
Şiir
Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür. Şekil olarak divan
şiirine bagli kalinmiş, fakat konu bakimindan hem eski terk edilmiş hem
de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir. Aruz ölçüsünün yaninda
az da olsa hece kullanılmıştır.
Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanilarak hak. Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramlari işlenmiştir.
Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi-
edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba
ayrılır:
a. Birinci Dönem (1860-1876 arası)
1860-1876 yillari arasinda Tanzimat edebiyatinin birinci dönem
temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namik Kemal, Ahmet Mithat Efendi,
Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dir.
Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir. Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikire önem verilmiştir.
Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamiştir. Hece vezni ve
halk edebiyati da savunulmuş ama sözde kalmiştir. Divan edebiyatina
tümden karşi çikilmiş ve agir bir dille eleştirilmiştir. Fransiz
edebiyati örnek alinarak romantizmden etkilenilmiştir.
Roman, tiyatro, makale gibi batidan alinan türler ilk defa bu dönemde kullanilmiştir.
Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanilmiştir. Kölelik ve
cariyelik, romanlarda sikça işlenmiştir. Romanlar teknik bakimdan
oldukça zayiftir. Yer yer olaylarin akişi kesilerek okuyucuya bilgiler
verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapilmiş, tesadüflere sikça yer
verilmiştir.
Edebiyatçilar edebiyatin yaninda devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir.
Dönemin Edebiyatçıları
Şinasi (1826-1871): Türk edebiyatinda yeniliklerin öncüsüdür. 1860’ta
Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı.
İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair
Evlenmesi) o yazdı. Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı. La
Fontaine’den fabllar tercüme etti. Lamartin’den de manzum çevirileri
vardır. İlk şiir çevirilerini de o yaptı. Nesirlerinde dili sade;
şiirlerine ise ağırdır. Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit
Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür. Bu kasidelerdeki övgüleri divan
şiirindekinden daha abartılıdır. O, başarılı bir şair ve yazar
olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle
edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır.
Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri),
Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i
Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)
Ziya Paşa (1829-1880): Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı
edebiyatına yönelmiştir. Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde
eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler
yazmıştır. En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir.
Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Daha önce “Şiir ve
Inşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadigini, asil şiirimizin halk
şiiri oldugunu söyleyen şair, eski şiir gelenegini sürdürmüş,
Harabat’ta âşik şiirini eleştirmiştir. Bunun yaninda sade dilden
yanadir, ama kendisi agir bir dil kullanir. Bu onun içinde bulundugu
bir ikilemdir. Hem eskiyi eleştirmekte hem de gelenegi devam
ettirmektedir.
Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi, Külliyat-i Ziya Paşa/Eş’ar-ı
Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar),
Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri
vardır. Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir. Âlî Paşa’yı yermek için
yazmıştır. Rüya: Mensur, Defter-i Âmal: Hatıraları.
Namık Kemal (1840-1888): Tanzimat edebiyatının en hareketli ve
heyecanlı ismidir. Vatan şairi olarak tanınır. Şiirlerinden çok
nesirleri ile tanınır. Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan
şairdir. Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını
işlemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu
konuları içerir.
Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış,
gazeller, kasideler yazmıştır. Fakat o da sonradan divan edebiyatını
eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı
yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur. Şinasi’nin kurduğu
Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı.
Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet
gazetesini çıkardı. İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini
çıkardı. Eserlerinde romantizmin etkisi görülür. Tiyatroyu faydalı bir
eğlence olarak görmüştür.
Eserleri: İntibah: İlk edebî roman. Cezmi: İlk tarihî roman. Tahrib-i
Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri. Ziya Paşa’nın Harabat’ını
eleştirmek için yazmıştır. Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri. Vatan
Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun. Gülnihal: oyun. Onun
en başarılı tiyatro eseridir. Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara
Belâ: oyun, Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912): Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat,
iktisat alanlarında eserler vermiştir. Edebiyat yapmak için değil,
okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.
En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir. Asıl ilgi
alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir. Otuz altısı roman
olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından
çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih... Dili sadedir,
çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın
akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.
Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler...
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet
Şemsettin Sami (1850-1904): Dil alanındaki eserleri ile tanınır.
Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli
eserlerdendir. Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri
Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri.
Robenson Cruose: çeviri roman
Ahmet Vefik Paşa (1823-1891): Milliyetçilik ve Türkçülük akiminin en
önemli isimlerindendir. Tiyatro uyarlamalari ve çevirileri vardir.
Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri
sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir.
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir. Tarih ve dil
alaninda da eserleri vardir. Ebulgazi Bahadir Han’ın Şecere-i Türk’ünü
Çağataycadan çevirmiştir.
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır.
b. İkinci Dönem (1876-1896 arası)
1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve
Nabizade Nazım'dır. İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları
birincilerden farklıdır. İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla
eserler verilmiştir. Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı
davranmasıdır.
Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya
konmuştur. Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum
meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir. Birinci dönem
sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem
sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir. Bu yüzden dilleri
daha ağırdır. Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin
etkisi vardır.
Dönemin Edebiyatçıları
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914): Şiir, roman, hikâye, tiyatro,
eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir. Şiirlerinde
hüznü ve elemi işlemiştir. Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü
duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları
arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları
arasındadır. Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında
etkili olmuştur. Edebiyatta yenileşmeden yanadır. Muallim Naci ile
aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur.
Eserleri
Nağme-i Seher: Şiir
Yadigâr-ı Şebab: Şiir
Pejmürde: Şiir
Zemzeme: Şiir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî
eleştirileri vardır. (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşilik
vermiştir.)
Muhsin Bey: Hikâye
Şemsa: Hikâye
Araba Sevdasi: Roman. Realizmin etkisiyle yazilmiştir ve bati hayranligi yolunda düşülen garip durumlari eleştirir.
Çok Bilen Çik Yanilir: Komedi
Afife Anjelik: Tiyatro
Vuslat: Tiyatro
Atala: Tiyatro
Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir.
Samipaşazade Sezai (1860-1936)
Batili tarzda hikâyeleri ve bir romani vardir.
Sergüzeşt adli romani realizme dogru atilmiş bir adimdir.
Küçük Şeyler adli hikâye kitabi Fransiz realistlerinin sanat anlayişlarina uygundur.
Rumuzul-edeb, bazi makale, hikâye ve sohbetlerini içerir.
Romantik özellikler taşiyan şiirler de yazmiştir.
Şiir isimli bir de piyesi vardir.
“İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve
hatıraları vardır.
Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937): Edebiyatta batılılaşmanın asıl
ihtilâlcisidir. Şair-i Azam olarak bilinir. Kurallara uymayan, batı
şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini
bitiren o olmuştur. Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek
öğrenmiştir. Sanatında romantik etkiler vardır. Zengin bir lirizm
bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir.
Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli
özellikleridir. Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir
yer tutar. Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği
konulardır.
Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam...
Yirmiye yakın tiyatrosu vardır. Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri
yazmıştır. Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler,
periler de rol alır. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları
işlemiştir. Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür. Hepsi de
dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur.
İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır. Tarık, Finten, Eşber, Nesteren,
Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir.
Nabizade Nazım (1862-1893): Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve
natüralizmin temsilcisidir. Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu
ilk hikâyedir. Köy romanı olarak bilinir. Köy hayatı tam bir realizmle
yansıtılmıştır. Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir. Eserde tasvir ve
tahliller geniş yer tutar.
Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa
Muallim Naci (1850-1893)
Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir. Eski-yeni konusunda Recaizade
ile aralarında tartışmalar olmuştur. Naci göze hitap eden kafiyeyi
savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur. Tartışma
konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup
olmadıklarıdır. Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı
şiirler yazmıştır.
Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle
Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye
Sözlüğü: Lûgat-ı Naci
Ara Nesil (1880-1896)
Tanzimat edebiyatının ikinci kısmı ile Servet-i Fünun arasında kalan
dönem. Bu nesil Servet-i Fünun’un hazırlayıcısıdır. En çok Recaizade
Mahmut Ekrem’in ve Muallim Naci’nin etkisinde kalmışlardır. Bu dönemde
eski-yeni tartışmaları yaşandı (Ekrem-Naci). Natüralizm bu dönemde
edebiyatımıza girdi ve tartışıldı (Natüralizmi Beşir Fuat savundu).
Serbest müstezat ve sone kullanıldı. Cümlelerin bir tek dizede bitmesi
anlayışı terk edildi. Yeni terkipler ve kelimeler bulundu. Kafiyesiz
şiirler de yazıldı. Kulak için kafiye denendi.
Dönemin Sanatçıları
Abdülhalim Memduh, Ali Ferruh, Ali Kemal, Ali Nusret, Andelib Mehmet
Faik Esad, Beşir Fuad, Fatma Aliye, Fazlı Necib, İsmail Safa, İsmet
Bey, Mehmed Celâl, Menemenlizade Mehmed Tahir, Nabizade Nazım.
Bu dönemde elliye yakın çıkan mecmuadan birkaçı:
Bahçe, Şark, Hazine-i Evrak, Mecmua-i Âşâr-ı Edebiye, Mecmua-i
Ebuzziya, Hafta, Âfak, Güneş, Berk, Gayret, Risale-i Hafi, Nokta,
Servet-i Fünun (1928’den sonra Uyanış adıyla), Mekteb, Hazine-i Fünun
Malûmat, Resimli Gazete...
En son egeliseboist tarafından 2008-08-27, 1:01 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi